BİPOLAR BOZUKLUK VE İSTİHDAM SORUNLARI
Engel Grupları
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, dünyada yeti yitimine en çok yol açan 10 hastalıktan beşini ruhsal hastalıklar oluşturmaktadır. Bu hastalıklar sırasıyla Depresyon, Alkol kullanımı, Bipolar bozukluk, Şizofreni ve Obsesif Kompülsif Bozukluktur. Ruhsal bozukluklar yeterince tedavi edilemediği zaman daha çok işlev ve işgücü kaybı ve ailesel sorunlara yol açmakta, hastalığının yaygınlığının ve tedavi maliyetlerinin artmasına katkıda bulunmaktadır (Özer, 2009). Engel grupları belirlenirken genellikle engelliliğin duyusal, fiziksel, ruhsal veya zihinsel yetersizlik gibi tek bir boyutu değerlendirilmektedir. Bazen de herhangi bir sağlık durumu ile engellilik eşdeğer sayılmaktadır. Engellilik gruplandırması, engellilerin, sağlık durumları, kişisel özellikleri, ihtiyaç duydukları tedavi biçimleri gibi birçok alana göre değişmektedir. Toplumda genel olarak engelli algısını, görme engelliler, tekerlekli sandalye kullanıcıları veya işitme engelliler gibi birkaç grup oluşturmaktadır. Ancak engel grupları çok daha fazla sayıda ve heterojendir. Engelin kaynağına göre bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda engel gruplarını fiziksel ve zihinsel olarak ayırmak mümkündür. Engelin sebebine göre baktığımızda engel gruplarını doğuştan gelen veya sonradan olan şeklinde ayırmak mümkündür. Engelin geçici veya daimi olmasına göre engel grupları sürekli ve süreli olarak gruplandırılabilir. Engelin belirli yetenekler üzerindeki etkileri kriter olarak ele alındığında yetenekleri etkileyen ve yetenekleri etkilemeyen gibi engel türlerine ayrılabilir. Türkiye’de ise istihdam bağlamında engel grupları “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ile tasnif edilmiştir. Her ne kadar 6462 sayılı Kanun ile diğer kanun ve kanun hükmündeki kararnamelerde yer alan özürlü, çürük, sakat kelimeleri değiştirilmiş olsa da halen bu Yönetmelik’teki özürlü kelimeleri değiştirilmemiş bulunmaktadır. Yönetmelik hükümleri ile “engelli sağlık kurulu raporlarının alınışı, geçerliliği, değerlendirilmesi ve engelli sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarının tespiti ile ilgili usul ve esasla belirlenmiş, engellilerle ilgili derecelendirmelere, sınıflandırmalara ve tanımlamalara gereksinim duyulan alanlarda ortak bir uygulama geliştirmek ve uluslararası sınıflandırma ve ölçütlerin kullanımının” yaygınlaştırılması sağlanmaya çalışılmıştır. “Engellilere ilişkin sınıflandırma sistemi olarak Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlık ve sağlıkla ilgili durumların tanımlanması için ortak standart bir dil ve çerçeve oluşturmak amacı ile geliştirilen ve insanın işlevselliği ve kısıtlılıklarla ilgili durumlarının tanımlanmasını sağlayan” “İşlevsellik Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması-ICF” esas alınmıştır. Engelli raporunu değerlendirecek olan sağlık kurulunun “iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak-burunboğaz, genel cerrahi veya ortopedi, nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarından” oluşması öngörülmüştür. Yönetmelik’te sağlık kurulu raporlarını düzenlemeye yetkili sağlık kurumlarının ve hakem hastanelerinin Sağlık Bakanlığınca belirlenerek internet sitesinde yayımlanacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre engel grupları sekiz ayrı kategoriye ayrılmıştır. Engellilik durumunun tespit edilmesi amacıyla başvuranlara verilecek “Engelli Sağlık Kurulu Raporu” formunda kişinin engel grubu işaretlenmiş olacaktır. Kişinin bir engeli olabileceği gibi birden fazla engeli de olabilmektedir. Bu engel gruplarına baktığımızda karşımıza “Fiziksel”, “Zihinsel”, “Görme”, “Duygusal ve Davranışsal Sorunlar”, “İşitme”, “Süreğen (Kronik)”,“Dil ve Konuşma” ve “Sınıflanamayan” olmak üzere sekiz farklı engel grubu çıkmaktadır. Her ne kadar eğitsel ve tıbbi anlamda engellilik kategorisine girmese de, psikiyatrik durumlardan şizofreni, depresyon, bipolar bozukluk gibi durumları yaşayan bireylerin de sağlık kurulu raporu alarak yukarıda sözü edilen mevzuata göre istihdam edilmeleri mümkündür. Ruhsal bozuklukların da bireyleri çalışma hayatına adaptasyon, iş becerilerinde azalma ve sahip oldukları rollere uygun davranışları sürdürmede zorluk yaşama şeklinde etkiledikleri bilinmektedir (Anthony, Cohen ve Farkas 1990; Aktaran; Anthony 1993:4). Chaudhury, Deka ve Chetia’nın 2006 yılında yürüttükleri bir çalışmada Şizofreni, Bipolar Duygudurum Bozukluğu, Kaygı Bozukluğu, Depresyon, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), Demans ve Alkol Kullanım Bozukluğu’nun “engellilik” kapsamında sınıflandırıldığı ve etkilerinin bir “engellilik değerlendirme ölçeği”ne göre incelendiği görülmektedir. Bu araştırmada yedi ruhsal bozukluğun da tanısını alan katılımcılarla çalışılmıştır. Araştırmanın sonuçları bireylerin işlevsellikleri, öz bakımları, yaşamlarını sürdürmeleri üzerindeki kısıtlayıcı etkinin en fazla şizofreni tanısı alan ve demans yaşayan bireylerde görüldüğünü; daha sonra ise sırayla depresyon, bipolar duygudurum bozukluğu, alkol kullanım bozukluğu, OKB ve kaygı bozukluğunun bireylerin yaşamlarını etkilediğini göstermektedir (Chaudhury, Deka ve Chetia, 2006). Psikiyatrik tanısı olan 25-39 yaş arası bireylerle gerçekleştirilen bir çalışmada, psikolojik engeli olan katılımcılar “bir işi sürdürmek ve/veya bir işe devam etmek” konusunda zorluk yaşadıklarını bildirmişlerdir. Bedensel bir engeli olan ve psikiyatrik tanısı olan katılımcılar “…Özel sektör maddi bir çıkar düşündüğü için ‘bu kişi engelli, işe ihtiyacı var’ demez, ayrıcalığı devlet sağlayabilir…” “…Bir işe başvurduğunuzda fiziksel durumunuz uygun olmadığı için işe alınmama riskiniz var ama engelli kadrosu için başvurursanız ve sınavı geçerseniz alınırsınız. E-KPSS bir nimet…” diyerek kamu sektöründe ayrıcalıklarının olduğunu, engelliler için hem işe alımda hem de çalışma sürecinde kolaylıklar sağlandığını, kamuda çalışmanın daha güvenceli olduğunu fakat özel sektörde sadece işlerin verimli bir şekilde sürmesinin göz önünde tutulduğunu ifade etmişlerdir. Katılımcılar engelli adaylar için yapılan E-KPSS’yi, devlet kurumları için açılan engelli personel kadrolarını, engelleri göz önünde tutularak kadrolara yerleştirildiklerini ve bir süre sonra “bu iş sana uygun değil” denilerek işten çıkarılmayacaklarını bir avantaj olarak açıklamışlardır. Bunun yanında ise özel sektörde işe alınsalar da performans baskısı, iş yükü ve çalışma saatleri açısından güçlük yaşanabildiği de katılımcılar tarafından vurgulanmıştır. Katılımcıların iş bulma sürecinde engelli bireylerin karşılarına çıkan bariyerler hakkındaki yanıtları, damgalama/önyargılar ve çevresel faktörler olmak üzere iki şekilde gruplandırılabilir. Katılımcıların verdikleri cevaplara bakılarak çevresel faktörlerin bedensel engeli olan bireylerde büyük bir bariyer olarak görüldüğü söylenebilir. Bunun yanında psikiyatrik tanıları olan iki katılımcı da tanılarının işe alınmada bir engel olarak karşılarına çıkabileceğini belirtmiş,. “…bu tanıya sahip olduğumu bilmiyorlar, o yüzden sorun olmadı ama bilselerdi %100 dezavantaj olurdu, işe almak istemezlerdi” demişlerdir. Burada da maalesef ruhsal bozukluğu olan bireylerin toplum içerisinde karşılaştıkları damgalama sorunu bir kez daha görülmektedir.
İş Bulma Süreçlerinde Destek Alınan Kurum, Kuruluş ve Kişiler Hukuk ve finans sektöründeki katılımcılar bireysel çabalarıyla iş bulma süreçlerini tamamladıklarını belirtirken; diğer katılımcılar kendi çabaları, İŞKUR, bir iş bulma sitesi (kariyer.net), Toplum Ruh Sağlığı Merkezi ve İstanbul Engelliler Merkezi’nin yönlendirmeleri ve ailelerinin teşvikleri ve desteği ile devlet kurumunda çalışmak için adım attıklarını açıklamışlardır. Psikolojik engeli olan katılımcılar “doğru, erken bir tanı ve etkili tedavi/terapi hizmeti alma”nın bir işi sürdürmede etkili bir destek olacağını belirtmiştir.
Çalışıyor Olmanın Etkileri Çalışıyor olmanın hayatlarına etkileri ve çalışmanın anlamı sorulduğunda her iki engel grubundaki katılımcılar da benzer yanıtlar vermiştir. Bir işte çalışmayı “hayatta aktif rol oynamak” olarak ifade eden katılımcılar, çalışmanın maddi açıdan bir kazanç sağladığını ve aynı zamanda bir işi yapıyor olmanın başarı açısından bir tatmin sağladığını da belirtmişlerdir. Bunlara ek olarak bir işte çalışmanın hem insanlarla iletişim kurmayı sağladığı hem de saygınlık kazandırdığı katılımcılarımız tarafından ifade edilmiştir. Katılımcılar iş yerlerinde hem iş yoğunluğundan hem de işi kaybetme düşünceleri nedeniyle yaşadıkları stresi ve fiziksel yorgunluğu ise çalışmanın dezavantajlı yanları olarak dile getirmişlerdir.